Anayasa Ölçülülük Ilkesi Ne Zaman ?

Akdemir

Global Mod
Global Mod
Anayasa Ölçülülük İlkesi Nedir?

Anayasa hukuku, bireylerin haklarının korunması ve devletin gücünün sınırlandırılması açısından kritik bir öneme sahiptir. Anayasaların temel amacı, devletin keyfi bir şekilde hareket etmesinin önüne geçmek, bireylerin haklarını güvence altına almak ve toplumun adalet anlayışını güvence altına almaktır. Bu amaca hizmet eden ilkelerden biri de “ölçülülük ilkesidir”. Ölçülülük ilkesi, devletin yasama, yürütme ve yargı faaliyetlerinin, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale ederken belirli sınırlar içinde kalması gerektiğini vurgular. Bu ilke, genellikle temel hakların sınırlandırılmasıyla ilgili kararlar alırken göz önünde bulundurulması gereken bir kılavuz olarak kabul edilir.

Anayasa Ölçülülük İlkesinin Tarihsel Gelişimi

Anayasa ölçülülük ilkesinin kökeni, özellikle Avrupa'da 20. yüzyılın başlarına kadar gitmektedir. Bu ilke, öncelikle hukukun evrensel değerlerine dayalı olarak gelişmiştir. Modern anayasa hukukunda, temel hakların sınırlandırılması, her zaman belirli bir orantılılık ve gereklilik ilkesine dayanmak zorundadır. Bu bağlamda, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bu tür müdahalelerin “gerekli” ve “orantılı” olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bunun yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de benzer şekilde, müdahalelerin demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olmasını şart koşmuştur.

Türkiye'de anayasa ölçülülük ilkesinin yerleşmeye başlaması ise 1982 Anayasası ile olmuştur. Türk anayasa hukukunda, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bazı kararlarda, ölçülülük ilkesine yönelik değerlendirmeler yapılarak, bu ilkenin normatif bir değer kazandığı görülmüştür. Ölçülülük ilkesinin anayasal bir gereklilik olarak kabul edilmesi, devletin gücünü kullanırken, toplumsal düzenin korunması amacıyla bireylerin haklarına gereksiz ve orantısız müdahalelerde bulunmasının önüne geçmeyi amaçlamaktadır.

Anayasa Ölçülülük İlkesinin Uygulama Alanları

Anayasa ölçülülük ilkesi, genellikle temel hakların sınırlandırılmasıyla ilgili kararlar alındığında uygulanmaktadır. Bu sınırlandırmaların, anayasanın temel haklar ve özgürlükler konusunda belirlediği çerçeveye uygun olması gerekmektedir.

Ölçülülük ilkesinin uygulama alanları arasında şunlar öne çıkmaktadır:

1. **Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması**: Anayasa, bireylerin hak ve özgürlüklerini belirlerken, bunların mutlak olmadığını ve belirli durumlarda sınırlanabileceğini öngörmektedir. Ancak, bu sınırlamalar mutlaka ölçülü olmalıdır. Yani, bir hakka müdahale edilirken, müdahalenin amacı ile aracının orantılı olması gerekir.

2. **Toplumsal Düzen ve Güvenlik**: Anayasada yer alan hakların sınırlanması, kamu düzeni ve güvenliği gibi gerekçelerle yapılabilir. Ancak bu sınırlamalar, güvenlik endişesiyle orantılı olmalı ve asgari seviyede kalmalıdır. Aksi takdirde, devletin müdahalesi keyfi hale gelebilir.

3. **Devletin Gücünün Kullanılması**: Devlet, güvenlik, kamu düzeni gibi sebeplerle bazı müdahalelerde bulunabilir, ancak bu müdahalelerin ölçülü olması gerekir. Buradaki ölçülülük, müdahalenin gerekliliği ve orantılılığı ile ilgilidir.

Anayasa Ölçülülük İlkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, temel hakların sınırlandırılmasını belirli koşullar altında kabul etmektedir. Ancak, bu sınırlamaların yalnızca belirli bir orantılılık çerçevesinde yapılabileceğini ifade eder. Sözleşme’nin 8. maddesi, özel yaşamın gizliliğine yapılan müdahaleleri ele alırken, bu müdahalelerin “demokratik bir toplumda” gerekli olması gerektiğini belirtir. Bu da, ölçülülük ilkesinin bir örneğidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de çeşitli kararlarında, her durumda devlet müdahalesinin orantılı ve gerekli olması gerektiğine vurgu yapmaktadır.

Türkiye’de de Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına atıfta bulunarak, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında ölçülülük ilkesine yer vermektedir. Örneğin, ifade özgürlüğü gibi hakların sınırlandırılması gerektiği durumlarda, Anayasa Mahkemesi, müdahalenin ölçülü olup olmadığını denetler. Müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olup olmadığına karar verir.

Anayasa Ölçülülük İlkesi ile İlgili Sık Sorulan Sorular

1. Anayasa ölçülülük ilkesi nedir?

Anayasa ölçülülük ilkesi, devletin temel haklara müdahale ederken, bu müdahalenin gerekliliği, orantılılığı ve ölçülülüğü konusunda belirli bir denetim ve sınırlandırma ilkesidir. Müdahaleler, sadece toplumsal düzeni koruma amacıyla yapılabilir ve bu müdahalelerin amacı ile aracının orantılı olması gerekir.

2. Anayasa ölçülülük ilkesi ne zaman kullanılmalıdır?

Anayasa ölçülülük ilkesi, genellikle temel hakların sınırlanması söz konusu olduğunda uygulanır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması gerektiği durumlarda, müdahalenin gerekliliği ve orantılılığı değerlendirilir.

3. Türkiye’de anayasa ölçülülük ilkesi nasıl uygulanır?

Türkiye’de, anayasa ölçülülük ilkesi özellikle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarda dikkate alınır. Mahkeme, yapılan müdahalelerin orantılı ve gerekliliği açısından bir denetim yaparak, bu müdahalelerin anayasa ile uyumlu olup olmadığını belirler.

4. Anayasa Mahkemesi’nin ölçülülük ilkesine yaklaşımı nedir?

Anayasa Mahkemesi, ölçülülük ilkesine büyük bir özen gösterir. Mahkeme, anayasa ile güvence altına alınan hakların sınırlanmasının yalnızca belirli bir orantılılık çerçevesinde yapılabileceğini vurgular. Özellikle, temel hakların sınırlanmasında müdahalenin gerekliliği ve ölçülülüğü arasındaki dengeyi korumaya çalışır.

Sonuç

Anayasa ölçülülük ilkesi, devletin bireylerin temel haklarına müdahale ederken bu müdahalenin gereklilik, orantılılık ve ölçülülük açısından denetlenmesi gerektiğini belirten bir ilkedir. Bu ilke, modern anayasa hukukunda önemli bir yer tutmakta ve devletin keyfi müdahalelerinin önüne geçilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Hem ulusal hukukta hem de uluslararası hukuktaki uygulamaları, bu ilkenin evrensel bir değer haline geldiğini ve hukukun üstünlüğünü pekiştirdiğini göstermektedir. Ölçülülük ilkesinin doğru bir şekilde uygulanması, demokratik toplumların ve hukukun işlerliğini güvence altına alır.