İlk Türk devletlerinde devlete ne denirdi ?

Akdemir

Global Mod
Global Mod
İlk Türk Devletlerinde Devlete Ne Denirdi? Toplumsal Cinsiyet ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış

Herkese merhaba!

Bugün, tarihimizin önemli bir parçası olan ilk Türk devletlerine dair çok derin ve belki de pek fazla sorgulanmamış bir soruyu masaya yatırmak istiyorum: İlk Türk devletlerinde devlete ne denirdi? Bu soru sadece tarihi anlamakla kalmayıp, toplumsal yapımız, cinsiyet rollerimiz ve sosyal adalet anlayışımız üzerine de derinlemesine bir sorgulama yapmamıza olanak tanıyacak. Devletin ismi ve nasıl adlandırıldığı, bir toplumun toplumsal cinsiyet dinamiklerini, güç ilişkilerini ve adalet anlayışını nasıl şekillendirdiği konusunda bizlere ipuçları sunar. Gelin, bu önemli konuyu farklı bakış açılarıyla ele alalım. Hem kadınlar hem de erkekler bu soruya kendi perspektiflerinden nasıl yaklaşabilirler?

Türk Devletlerinde Devlete Verilen İsimler: Gücün Sembolü ve Toplumsal Yapının Aynası

İlk Türk devletlerinde devletin adı, genellikle "kut" (kutlu) kavramına dayanıyordu. Bu kut, devlete egemen olmanın, yöneticiye ait olan kutlu güçlerin bir işaretiydi. Kut bir tür ilahi yetki, devletin yüceliği ve kutsallığı anlamına gelir. Bu kavram, hükümdarın halkı yönetme hakkının, Tanrı tarafından kendisine verildiği inancını yansıtır. Örneğin, Göktürkler’de devletin adı "Büyük Türk Kağanlığı" idi ve bu isimdeki "Kağan" unvanı, yöneticiye atfedilen ilahi bir gücü temsil ediyordu.

Peki, bu unvan ve devlet adları bize toplumsal yapılar hakkında ne anlatıyor? Erkek egemen bir toplumda, devletin ve yönetici unvanlarının bu kadar belirgin şekilde Tanrı’ya dayandırılması, gücün erkeklerde ve güçlü, ataerkil figürlerde somutlaşmasına olanak tanıyordu. Ayrıca, devletin adı ve yönetici unvanı, toplumda kadınların sosyal rolüne dair çok fazla söz hakkı olmadığını da gösteriyor.

Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet: Devletin Hiyerarşisi ve Kadınların Rolü

Tarihteki ilk Türk devletlerinde kadınların toplumsal statüsü genellikle ikincil bir konumdaydı. Devletin gücü ve yönetim hakları erkeklerin elindeyken, kadınların toplum içindeki rolleri daha çok ev içi sorumluluklar ve aileyi yönetmekle sınırlıydı. Ancak bu, kadınların toplum içindeki etkisiz olduğu anlamına gelmez. Türk tarihinde, özellikle Orta Asya’daki göçebe topluluklarında kadınlar, devlet işlerinde bazen kritik rol oynamışlardır. Bilinen bir örnek, Kutluk Kağan'ın karısı İlbilge Hatun’dur. İlbilge Hatun, Göktürk Kağanlığı'nda eşinin sağ kolu olmuş, devletin yönetiminde önemli bir yer tutmuştur.

Ancak, bu tür örnekler ne yazık ki çok nadirdir ve genelde egemen ideolojilerin içinde kaybolur. Erkekler tarih kitaplarında "kahraman" olarak yüceltilirken, kadınların etkisi ve katkıları genellikle göz ardı edilmiştir. Bu, tarihsel kayıtlarda görülen büyük bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yansımasıdır. Erkekler devlete liderlik ederken, kadınlar yalnızca aile içinde ve evin içinde rollerini yerine getiren figürler olarak görünür.

Erkek Perspektifi: Güçlü Devlet, Güçlü Yönetici, Güçlü Ekonomi

Erkekler bu konuda, genellikle devletin büyümesini ve yönetiminin güçlendirilmesini çözüm odaklı ve analitik bir şekilde değerlendirebilirler. Devletin adının "kut" ve yönetici unvanlarının Tanrı’ya dayandırılması, egemen sınıfın kendisini daha güçlü ve meşru hissetmesine olanak tanır. Bu tarihsel yapıda, erkeklerin güçlü bir lider olma, devleti genişletme ve savaşlarla toprak kazanmaya yönelik stratejiler geliştirmeleri ön planda olmuştur.

Ancak burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Gerçekten de devletin bu güçlü yapısı, sadece askeri zaferlerle mi şekillendirilmiştir, yoksa kadınların toplumdaki rolü ve değerleri de devletin gelişimine katkıda bulunmuş olabilir mi? Erkek egemen bakış açısının öne çıkardığı bu güç odaklı perspektif, kadının rolünü küçümseyebilir, ama gerçekte toplumsal dengeyi sağlamak adına kadınların gücünden de faydalanmak, toplumun daha adil bir şekilde gelişmesini sağlar.

Kadınların Toplumsal Adalet Perspektifi: Devlet, Empati ve Eşitlik

Kadınlar, toplumsal adalet ve eşitlik perspektifinden bakıldığında, devletin adının ve yönetici unvanlarının gücün ve hiyerarşinin simgesi olmaktan ziyade, toplumsal eşitlik ve empatiyi artırıcı bir figür olarak şekillenmesi gerektiğini savunabilirler. İlk Türk devletlerinde, kadınlar genellikle savaşçılara, liderlere ve hükümdarlara eş olarak değil, çoğunlukla tarihsel anlatılarda göz ardı edilen figürler olarak yer almışlardır. Ancak bu, toplumda bir kadının gücünü ve katkısını küçümsemek anlamına gelmemelidir. Kadınların toplumsal sorumlulukları daha çok insan odaklıdır; aileyi bir arada tutmak, toplumun huzurunu sağlamak gibi kritik roller oynarlar.

Devletin adı ve yapısı, toplumsal yapıyı yansıtan bir aynadır. Eğer kadınlar toplumsal yapıya dahil edilseydi, belki de devletin yapısı daha eşitlikçi ve adil olurdu. Hükümdarın gücünü sadece erkek figürlere dayandırmak yerine, kadın liderlerin ve karar alıcılarının da varlığını görmek, tarihsel anlatıların ve toplumsal yapının çok daha güçlü ve çeşitlenmiş olmasını sağlardı.

Tartışmaya Açık Sorular: Perspektifler ve Eşitlik

Hadi gelin, bu konuyu biraz daha derinleştirelim:

1. İlk Türk devletlerinde kadınların toplumdaki yerinin, devletin yönetim şekline nasıl etki ettiğini düşünüyorsunuz? Kadın liderlerin daha fazla yer aldığı bir sistem, devletin gücünü nasıl şekillendirirdi?

2. Erkek egemen bir devlet yapısının, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet adına nasıl bir dönüşüm geçirmesi gerektiğini savunuyorsunuz?

3. Devletin adının "kut" gibi bir kavramla özdeşleştirilmesi, egemen ideolojilerin güçsüzleştirici etkilerine neden olabilir mi?

Fikirlerinizi paylaşın ve toplumsal yapıyı ve devlet anlayışını nasıl dönüştürebileceğimizi tartışalım.